- Recep Koca
- Kasım 22, 2020
- 20:33
- Yorum Yok
Doğmamış Torunuma Mektup
Unutmayın Deprem öldürmez, öldüren; İnsanların hırsıdır, vurdumduymazlığıdır, Egosudur… Farklı zamanlarda kaleme alınmış 4 yazının içeriği nedense hep insandır vaktiniz olur ve sıkılmazsanız lütfen okuyup yorumlayınız.
https://recepkoca.com.tr/izmir-iyi-degil/
https://recepkoca.com.tr/bedel-odemek-mi-bedel-odetmek-mi/
https://recepkoca.com.tr/sesimi-duyan-var-mi/
https://recepkoca.com.tr/lojistik-ve-dogal-afetler/
Sevgili Burçin bir yazı paylaşmış müsaadenizle sizlerle paylaşmak sonrasında kendi yorumumla bitirmek istiyorum.
‘’Burçin’’
Sevgili Burçin bir yazı paylaşmış müsaadenizle sizlerle paylaşmak sonrasında kendi yorumumla bitirmek istiyorum.
‘’Burçin’’
Canım İzmir.
Yaşadığımız korkunç deprem pek çok kişi gibi beni de derinden etkiledi. Günlerce hiçbir iş yapamadım, kendime gelemedim. Öyle umutsuzca sadece haberleri izledim birkaç saat uyudum.
Günler, saatler ardından iki mucize kurtarıldı. Hakikaten mucizeydi. Gözyaşları içinde izledik o anları. Lakin o anlar beni umuda değil daha çok umutsuzluğa sürükledi. Sinirlendim. Sinirlerimi yatıştıramadım.
Ayda’ nın annesi öldü mesela. Ayda bu travmayı nasıl atlatacak? Hayatını kaybedenlerden biri TEOG birincisi Arda Baran Demir. Henüz 17 yaşında özel bir okulun bursunu kazandığı için İzmir’e gelmişti. Bu ülke Arda’ya ne verdi? Ya da şöyle diyelim; bu ülke kurtulanlara ne vadediyor?
Parlak bir gelecek mi? Mutlu özgür bir yaşam mı? İyi bir ekonomi mi? Adalet mi?
Geçen gün radyoda bir yayına denk geldim. O yayında korkunç bir Marmara depreminin de bizi beklediğini, İzmir’deki korkunun hala geçmediğini, bizlere çok iş düştüğünü falan söylüyorlardı. Affedersiniz ama biz kişisel olarak depreme nasıl hazırlıklı olabiliriz? Depreme hazırlıklı olması gerekenler bu binaları inşa edenler, evleri, okulları, iş yerlerini yapanlar değil midir? Buna hazırlıklı olmakta mı bize düştü? Hepimiz villa alacak zenginlikteyiz de sadece heyecan aradığımız için mi böyle binalar tercih ediyoruz?
Bir sonraki depreme kadar bu konuşulanlar yavaş yavaş rafa mı kaldırılacak? Bugün biraz daha etkileri görülecek, yarın daha az… Sonraki gün? Ben utanıyorum normal hayata kapılıp gittiğimi fark edince. Ne yaşıyor yitip giden onca aile? Kalanlar nasıl başa çıkıyor?
Bende sonsuza kadar dertlenmeyeceğim elbette ancak en azından bize bunları yaşatan kişilerin cezalarını çektiğini gördüğümde bir nebze rahatlayacağım…
Bundan sonra neler olacak, nasıl önlemler alınacak, yaralar nasıl sarılacak ve en önemlisi bu olayın suçluları cezalarını çekecek mi hep birlikte bekleyip göreceğiz.
Ümitli miyiz? Sanmam…
Teşekkür ederim canım kızım paylaşımın için seninle gurur duyuyorum.
Temeli Cumhuriyet üzerine kurulmuş, hukuk sisteminin tartışmaya açık olmadığı, kanun ve nizamların herkese eşit mesafede olduğu bir ülke düşünün böyle bir ülkede yaşayan 27 yaşında bir kadın ümidini yitirmiş olabilir mi?
Ben bir baba olarak evladıma hangi adaletten bahsetmeliyim?
Biz önce kendimize saygı duymalı sonra çemberi büyütmeliyiz diyorum. Siz size yapılmasını istemediğiniz şeyleri neden bir başkasına yapıyorsunuz sorusuna cevap verebilir misiniz?
Bundan sonrası çok daha acı bir çırpıda tüm Türkiye seferber oldu, çadırlar kuruldu, yardımlar gönderildi acaba dedim bu deprem bir şeylerin başlangıcı olabilir mi?
Acı tecrübeler bizi birbirimize bağlamak için gönüllere bir köprü kurabilir mi?
Ben bunları düşünürken içimdeki geçmiş acı tecrübelerimin çığlığı ile karşılaştım. Bu depremde yarın unutulacak ve insanlar o çadır kentlerin yanından geçerken bende orada olabilirdim diye düşünmeyecekler bile demekten kendimi alamadım yanılmayı o kadar çok isterdim ki…
Devlet, belediye ve STK’ lar el ele olması gerekirken ne oldu dersiniz?
Devreye ‘’insanların bitmek tükenmek bilmemek’’ deyimini bilirsiniz işte o bitmeyen içinde sürekli sıcak tuttuğu hırsı girdi. İyide ne için diyorsanız bunun cevabı bende yok nihayetine zengin fakir demeden birçok cenaze törenine katıldım gördüğümün özeti birileri geliyor bez parçasına sarılı bedeni o çukura bırakıyorlar ve hızlıca üzerine toprak atıp o alanı terk edip dünya işlerine devam ediyorlar, birde giden sanki geri gelecekmiş gibi feryat dolu ders alınmayan ağıtlar var.
Amaç yardım yapmak ise o koltukta kimin oturduğunun ne önemi olabilir nihayetinde en önemli unsur karşılıksız yardım etmek değil miydi?
Amaç yardım etmek ise orada bulunan yardım kuruluşları neden birbirlerine girdiler?
Yardımda yarışanlar neyin savaşını veriyorlardı?
Dip Not: Göçük altından çıkartılan ölmüş bedenler sessiz sedasız o alandan uzaklaştırılırken sağ çıkan yurttaşlarımızı resim çektirmek ya da o ekranlarda olmak adına neredeyse ezecekleri o kareleri hatırlıyorsunuz değil mi?
Onlarca yardım nereye gitti sorusuna maalesef cevap bulunamayacağı gibi o çadır kentlerin akıbeti ne olacak sorusuna da kimse cevap veremeyeceğini sesim yettiğince haykırmaya devam edeceğim. Çok sevdiğim bir dostumun evi depremde zarar gördü ve evine girip bir eşya alamamışken kendisinin sürekli sahada olması, iletişime geçilecek kişiler arasında asla isminin olmaması ve kendisine yapılması için teklif edilen yardımlar için önce daha ihtiyacı olanlar Recep Bey demesine kaç puan verirsiniz? Eğer boğazınıza bir şeyler diziliyorsa insanlık adına henüz kaybedilmemiş çok güzel şeyler olduğuna inanabilirsiniz.
Sevgili İzmirli ve gönlü güzel dostlarıma sesleniyorum;
Çadır kentler hiç olmamasından iyidir lakin kış geldi lütfen çadırları bir ziyaret edin Suriyeli insanlara bile açılan kamplardan daha kötü bir ortama şahit olacaksınız. Şimdi birileri çıkar ve yine o EGO’ sunu tatmin edecek can alıcı soruyu sorarsa şaşırmayın. Recep bey Suriyeliler insan değiller mi?
O soruyu sormak isteyip ve benim hışmıma uğramak istemeyen ama içi içini kemirenlere cevaben bu dünyada her canlı en iyisini hak ediyor lakin dinimiz ve yaradılışımız gereği yardımları yakından uzağa doğru yapmamız gerektiği açıkça anlatılıyorken ben üzerine ne ilave edebilirim ki…
Hepimiz insanca yaşamayı hak ediyoruz kaldı ki o evler devletin hazinesine yapılmış kaçak yapılar değildi, o evlerde oturanların hepsi insanca yani olması gereken gibi yaşamak adına bir bedel ödemişlerdi.
Sözün özü kimseden bir sadaka ve acıma duygusu beklenmiyor beklenen tek şey empati ve zaten olması gerekenler.
Ne dersiniz o koltukta oturmanın bedeli çokta ağır değilmiş gibi…
Yazmayım dedim olmadı hani o depremden sonra deprem fırsatçılığı yapıp evlerinin fiyatlarını arttıranlar ve onlar gibi şerefsizler var ya Allah onları o kadar uzun yaşatsın ki hayattayken tüm acıların hepsini yaşasınlar.
Sevgiyle kalın
Recep Koca
Henüz yorum yapılmamış, sesinizi aşağıya ekleyin!