- Recep Koca
- Kasım 1, 2020
- 15:09
- Yorum Yok
Deve Kuşunu Nasıl Bilirsiniz ?
Resim size bir yerlerden tanıdık geldi mi? Bir kaç gün sonra tıpkı öncekilerde olduğu gibi 30 Ekim’i de unutacağımızın garantisini veriyorum. Ben dün yazdığım gibi yarında unutturmamak adına her fırsatta yazacağımı taahhüt ediyorum. İzmir depreminde ölenlerimize Allah’tan Rahmet yakınlarına sabırlar diliyorum. Hepimiz çok korktuk ve böyle bir deprem yaşamadık demekten öte bir sözüm yok.
Ultra lüks şehirler kurgularken maalesef resmin bütününe bakmayıp olayın rant tarafı ile ilgileniyoruz. İzmir ve İstanbul başta olmak üzere bir çok alanda yüksek binalar ile gece kondular hala iç içe değil mi? Kentsel dönüşüme bakıldığında komple bir ada yapmak yerine neden hala ev sahipleri 3-5 m2 fazla veren müteahhit ile anlaşma peşinde oluyor!
Asıl sorulması gerekenleri sormayıp en basit olaylarda hayatımızı nasıl kabusa çeviriyoruz örneğini maalesef bir kere daha İzmir’ de acı tecrübeler ile deneyimledik. Unutmayın öldüren ”Afet” değil ona çanak tutan bizleriz. Deprem, Sel, Yangın gibi felaketlere bir bakın lütfen, asıl sorumlu kim ya da kimler?
475 bin olmaz mı? Diye başlayan soruları sormadan önce asıl sormanız gerekenlerle devam etmek istiyorum.
Ev alırken ya da kiralarken şu soruları Emlakçınıza sordunuz mu?
Yapı Ruhsatı var mı?
Deprem ve Yangın yönetmeliğine uygun mu?
Yönetmeliğe uygun Sığınağı var mı?
Acil kaçış/çıkış merdiveni var mı?
Otopark var mı?
Zemin Etüdü yapılmış mı?
Bina kaç yaşın da?
Sonradan evin projesine aykırı değişiklik yapılmış mı?
Bunlar ilk akla gelen en önemli sorulması gereken sorularken siz emlakçınıza hangi soruları sordunuz? Kendinize bir sorun.
İnsanoğlu yaradılışındanmıdır bilinmez her şeyi çok çabuk unutuyor ya da kabulleniyor. Aşağıdaki linklerde göreceğiniz 3 ana yazıyı tekrar değerlendirmenize sunmak istedim. Bu ve benzer onlarca yazım olduğunu beni tanıyanlar bilir peki neden “Bana Ne!” hastalığından kurtulamıyoruz?
BEDEL ÖDEMEK Mİ, BEDEL ÖDETMEK Mİ?
Her üç yazıda ana karakter aslında insan ve rant.
Malesef giderken yanımızda götüremeyeceğimiz şeyleri daha öğrenemedik. İnsanoğlu maziye bakıp ders almak yerine sürekli “Ego”suna yenik düşüyor. 2020 yılında yaşadıklarımızı bir anımsayalım; Daha kötüsü ne olabilir dedikçe gün bitmeden daha kötüsü ile karşılaşıyoruz ve dünü unutuyoruz; 24 Ocak 2020 saat 20:55, yer Elazığ… Hatırladınız mı?
Daha iyisi için yola çıktığımız dünyamızda dünümüzü arar olduk, sahi köylerimizi neden terk etmiştik?
Ben yazıyı uzun tutmak istemiyorum nedeni zaten okumuyoruz, okuma alışkanlıklarımızı da yitirdik.
Daha kötüsü ne olabilir diyenlere biz değişmedikçe ve önlemler almadıkça daha kötüsü mutlaka olacaktır demek istiyorum ve birde öldüren “Afet”ler değil İnsanoğlunun ihmalkarlığıdır diyorum.
Lütfen deprem olmadan önce bu uygulamaları telefonlarınıza indirin, acil eylem planlarınızı yapın. Mutlaka deprem tatbikatı ve ramak kala farkındalığını standart hale getirin. İş yerlerinizde ve evinizdeki eşyaları sabitleyin; afet lojistiği hakkında bilgi edinin, evlerinizi tekrar gözden geçirin, çocuklarınıza doğa üstü olayları anlatın; yağmurun, gök kuşağının ve depremin bilimselliğini anlatın hatta eliniz değmişken hazır çocukları bulmuşken onlara insan olmanın kurallarından ve yardımlaşmadan bahsedin.
Lütfen deprem olmadan önce bu uygulamaları telefonlarınıza indirin, acil eylem planlarınızı yapın, mutlaka deprem tatbikatı ve ramak kala farkındalığını standart hale getirin, iş yerlerinizde ve evinizdeki eşyaları sabitleyin, afet lojistiği hakkında bilgi edinin, evlerinizi tekrar gözden geçirin, çocuklarınıza doğa üstü olayları anlatın yağmurun, gök kuşağının ve depremin bilimselliğini anlatın hatta eliniz değmişken hazır çocukları bulmuşken onlara insan olmanın kurallarından ve yardımlaşmadan bahsedin. Bugün çadır kentleri ve enkazları uzaktan gezdim üzerlerinde takım elbise bir sürü adam yanlarında fotoğraf makineleri ile şov yapıyorlardı hadi ölüye saygınız yok emeğe bari saygı gösterin diyemedim.
Türkiye’yi her fırsatta bölmek isteyenlere İzmir ve Elazığ başta olmak üzere deprem ve afet videolarını seyrettirin. Bir kere daha gördük ve gözlemledik ki; Türk insanı ihtiyaç anında tek yürek olabiliyor, dilerim dün olduğu gibi İzmir içinde yaralar çok çabuk sarılır ve bu yaşananlar bir ders niteliğinde olur.
Ölüm anı gelmeden evvel sevdiklerinize ve çevrenize zaman ayırmayı unutmayınız. Ölümün zamanı ve mazereti yoktur.
Başın Sağ Olsun İzmir… Dilerim bu yitip giden canların hesabı sorulur, bu dünyada yapanın yanına kalmaz. Ve kapanış sorusu Kapak resmi size neyi anımsattı?
Henüz yorum yapılmamış, sesinizi aşağıya ekleyin!