Değişen Dünyada Başarıyı Belirleyen Unsur Emeğin Niteliği

Günümüz dünyasında iş gücünün niteliği yalnızca performansın değil, aynı zamanda bireyin ve kurumun gelecekteki sürdürülebilir başarısının da anahtarıdır. Emek, artık salt kas gücüne ya da saat hesabına dayalı bir üretim unsuru olarak değil, daha geniş bir bağlamda; bilgi, beceri, inovasyon ve uyum kabiliyetiyle donatılmış bir değer olarak ele alınıyor. Fakat bu dönüşümde emeğin niteliği kadar, emek veren bireylerin de bu dönüşümü nasıl içselleştirdiği önem kazanıyor.

Esasında, yüksek kaliteli bir emeğin altında yatan temel bileşenler, yalnızca teknik yeterlilikler değil, aynı zamanda işin ardındaki anlamı kavrama ve sürekli öğrenme arzusudur. İşte bu kavrayış, her düzeyde değer katmanın gerekliliği ile buluştuğunda ortaya işine adanmış profesyoneller çıkıyor. Peki, emeğin niteliği nasıl şekilleniyor? Emeğin niteliğini belirleyen bu temel unsurlar nedir?

Öncelikle, insan faktörünü ön plana koymamız gerekiyor. İş gücü dendiğinde bir bilgisayar ya da makine değil, duyguları, hedefleri ve geleceğe dair kaygıları olan bir bireyden bahsediyoruz. Bu bireyin potansiyelini tam anlamıyla ortaya koyabilmesi için çalışma koşullarının, motivasyon kaynaklarının ve kurumsal desteğin sağlanması bir zorunluluk haline geldi. Nitelikli emek, bireylerin içsel motivasyonları ve yaratıcı düşünceleriyle yoğrulduğunda daha anlamlı bir hale geliyor ve bu, iş sonuçlarına olumlu yansıyor.

Öte yandan, dijitalleşme ve otomasyonun hızla yükseldiği bir çağdayız. Birçok sektörde rutin işler teknolojiyle çözümlenirken, insanların yaratıcı, analitik ve stratejik düşünme yetkinliklerine olan ihtiyaç artıyor. Tam da bu noktada nitelikli emek, sıradan bir iş tanımından çıkıp yüksek katma değer yaratan bir faktör haline geliyor.

Bu dönüşümde asıl dikkat çekici olan ise, emek kavramının aslında bireyin değerleriyle de şekillendiğidir. Emeğini nitelikli hale getiren her birey, bir bakıma toplum için de bir örnek teşkil ediyor; daha sürdürülebilir, daha vizyoner bir gelecek için.

Gelecekte, emeğin niteliğine yapılan yatırım, bireysel başarıları kolektif başarılara dönüştürecektir. Bu süreçte, toplumsal değerleri ön plana çıkaran bir perspektifle emeğe bakmak, bireylerin iş gücü içindeki konumunu sağlamlaştırmak ve onların öz saygısını artırmak, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda kurumsal gelişimin de temel taşı olacaktır.

Ezcümle, emeğin niteliği yükseldikçe yalnızca bireyin değil, toplumun ve geleceğin de değeri artar.

Tehlikeli Madde Deposu Kurarken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Tehlikeli Madde Deposu Kurarken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Tehlikeli maddeler, yanlış depolandıklarında büyük riskler yaratabilir. Bu nedenle, tehlikeli madde deposu kurarken dikkat edilmesi gereken birçok önemli husus bulunmaktadır. Maalesef ülkemizde depolamadan sevkiyata bu konuda çok büyük yanlışlar yapılmaktadır. Unutmayın sorun yaşayana kadar bir şey olmaz en geçerli akçeyken bir şey olduğunda hayatınızda telafisi mümkün olmayan izler bırakacaktır.

1. Mevzuat ve Yasal Düzenlemeler

Tehlikeli madde deposu kurarken ilk adım, ilgili mevzuat ve yasal düzenlemelere uygun hareket etmektir. Bu kapsamda:

  • Lisans ve İzinler: Depo kurulumu için gerekli olan tüm lisans ve izinler alınmalıdır. Bu izinler, ilgili çevre ve şehircilik, sağlık, iş güvenliği ve yangın güvenliği mercilerinden temin edilmelidir.
  • Yerel Yönetmelikler: Depolama işlemleri, yerel ve ulusal yönetmeliklere uygun olarak yürütülmelidir. Türkiye’de bu konuda önemli düzenlemeler arasında, “Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik”, “Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği” ve “Büyük Endüstriyel Kazaların Kontrolü Hakkında Yönetmelik” sayılabilir. Ayrıca, Avrupa Birliği ADR (Accord Dangereux Routier) düzenlemelerine uyum sağlanmalıdır.

2. Depo Tasarımı ve İnşaat

Tehlikeli madde deposunun tasarımı ve inşası, güvenlik açısından kritik bir öneme sahiptir:

  • Depo Yapısı: Depo yapısının, tehlikeli maddelere karşı dayanıklı malzemelerden inşa edilmesi gerekmektedir. Deprem, yangın ve patlama gibi risklere karşı dayanıklı olmalıdır.
  • Yangın Güvenliği: Depoda yangın güvenliği sistemlerinin bulunması zorunludur. Yangın söndürme cihazları, sprinkler sistemleri ve yangın alarmları, olası yangın durumlarında müdahaleyi kolaylaştırır.
  • Havalandırma: Depoda uygun havalandırma sistemleri kurulmalıdır. Bu sistemler, kimyasal buharların ve gazların birikmesini önleyerek güvenli bir çalışma ortamı sağlar.

3. Tehlikeli Maddelerin Sınıflandırılması ve Etiketlenmesi

Tehlikeli maddelerin doğru sınıflandırılması ve etiketlenmesi, güvenli depolama için hayati önem taşır:

  • Sınıflandırma: Tehlikeli maddeler, ADR (Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına İlişkin Avrupa Anlaşması) düzenlemelerine göre sınıflandırılmalıdır. ADR’ye göre tehlikeli maddeler, patlayıcılar, gazlar, yanıcı sıvılar, yanıcı katılar, oksitleyici maddeler, toksik maddeler, radyoaktif maddeler ve aşındırıcı maddeler gibi çeşitli kategorilere ayrılır.
  • Etiketleme: Tüm konteynerler ve ambalajlar, içerdikleri maddeleri net bir şekilde belirten etiketlere sahip olmalıdır. Bu etiketler, maddelerin tehlike derecesini ve gerekli önlemleri belirtir.

4. Depolama Koşulları

Tehlikeli maddelerin güvenli bir şekilde saklanabilmesi için uygun depolama koşulları sağlanmalıdır:

  • Sıcaklık ve Nem Kontrolü: Maddelerin stabil kalması için uygun sıcaklık ve nem koşulları sağlanmalıdır. Özellikle kimyasal maddeler, belirli sıcaklık ve nem aralıklarında saklanmalıdır.
  • Ayrı Bölümler: Uyumsuz maddeler, reaksiyon riskini minimize etmek için ayrı bölümlerde depolanmalıdır.

5. Güvenlik Prosedürleri

Depo içinde uygulanacak güvenlik prosedürleri, çalışanların güvenliğini sağlamak için titizlikle belirlenmelidir:

  • Acil Durum Planları: Yangın, sızıntı veya patlama gibi acil durumlar için detaylı planlar hazırlanmalı ve düzenli aralıklarla tatbikatlar yapılmalıdır.
  • Eğitim: Çalışanlar, tehlikeli maddelerle ilgili güvenlik eğitimi almalıdır. Bu eğitimler, maddelerin doğru şekilde taşınması, depolanması ve acil durumlarda nasıl hareket edilmesi gerektiğini kapsamalıdır.
  • Kişisel Koruyucu Donanım (KKD): Çalışanlar, tehlikeli maddelerle çalışırken uygun kişisel koruyucu donanım (KKD) kullanmalıdır. Bu donanımlar, kimyasal maddelerden kaynaklanan sağlık risklerini minimize eder.

6. Çevresel Etkiler

Tehlikeli maddelerin depolanması, çevresel etkiler açısından da değerlendirilmelidir:

  • Çevre Koruma: Depolama faaliyetleri, çevreye zarar vermeyecek şekilde düzenlenmelidir. Sızıntı ve atık yönetimi konularında çevre koruma önlemleri alınmalıdır.
  • Atık Yönetimi: Tehlikeli atıkların uygun şekilde yönetilmesi ve bertaraf edilmesi gerekmektedir. Atıkların doğrudan çevreye zarar vermesi engellenmelidir.

7. Risk Değerlendirmesi ve Denetim

Depo ve depolama süreçlerinin düzenli olarak risk değerlendirmesi ve denetimi yapılmalıdır:

  • Risk Analizi: Depolama işlemlerinin potansiyel riskleri analiz edilmeli ve bu riskler minimize edilmelidir. Bu analizler, olası tehlikeleri önceden belirleyerek gerekli önlemleri almayı sağlar.
  • Düzenli Denetimler: Depo ve depolama süreçleri düzenli olarak denetlenmelidir. Bu denetimler, mevzuata uyumu ve güvenlik prosedürlerinin etkinliğini kontrol eder.

8. İşaretlemeler ve Bilgilendirme

Depo içinde net ve görünür uyarı işaretlerinin kullanılması, güvenliği artırır:

  • Uyarı İşaretleri: Tehlikeli maddeler ve acil çıkışlar için net ve görünür uyarı işaretleri kullanılmalıdır. Bu işaretler, olası tehlikeler konusunda çalışanları bilgilendirir ve acil durumlarda yönlendirme sağlar.
  • Bilgilendirme: Çalışanlar ve ziyaretçiler, depo içinde uyulması gereken kurallar hakkında bilgilendirilmelidir. Güvenlik prosedürleri ve acil durum planları hakkında düzenli bilgilendirmeler yapılmalıdır.

Tehlikeli madde deposu kurarken bu hususlara dikkat edilmesi hem yasal gerekliliklere uyulmasını sağlar hem de çalışanların ve çevrenin güvenliğini korur. Bu şekilde, olası riskler minimize edilerek güvenli bir çalışma ortamı oluşturulabilir.

Alacağınız küçük önlemler ile büyük felaketleri önlemek sizin elinizde…

Neler Oluyor?

Her zaman olduğu gibi kontrolsüz güç, güç değildir diyerek yazıma başlamak istiyorum. Hadi gelin önce sorunlarımızı yüksek sesle ele alalım.

-Taşıma sektöründe neler oluyor tam anlamıyla biliyor muyuz?

-Sektör oyuncularının hedefleri nedir, sektörde gidecek ne kadar yol var, kim neden neye iştah kabartıyor, lojistik sektörünün ne kadar yatırıma ihtiyacı var?

 -Nereye, ne kadar yatırım yapılmalı?

-Sektörün mevcut büyüklüğü ne kadar? Bu sorunun cevabı tam olarak kim ya da kimler tarafından biliniyor?

-Örnek:

-Yılda kaç koli taşınıyor, sektörde kaç araç var, taşıma kapasitemiz ne kadar, kaç m2 depo mevcut, ne kadar katma değerli iş yapılıyor?

-Soğuk hava taşımacılığı, ADR, gıda, giyim, kozmetik vb. taşınan ürünlerin sektör üzerindeki ağırlığı, kapladığı alan, ne kadar?

-Kaç personel bu sektörlere hizmet ediyor, hangi saatler arası toplama ve teslimat yapılıyor, toplamalar en çok hangi şehirlerden hangi şehirlere yapılıyor, mikro dağıtım konusunda neredeyiz ve ne kadar dijitalleştik?

-2021 – 2025 yılları arasında lojistik sektöründe ne kadar büyüme bekleniyor ve bu konuda yapılan planlamalar neler? Diğer bir deyimle gidilecek ne kadar yolumuz var?

-Sektörde depolama, taşıma, son nokta dağıtım gibi ana kalemlere bakıldığında aksayan yerler tam olarak biliniyor mu?

-Pandemi süreci hiç tartışmasız dünya düzenini değiştirdi ve yakın bir zamana kadar lojistik sektöründe kargo diye tabir ettiğimiz alana yeni oyuncu giremez diye konuşuluyorken bugün sektöre yeni oyuncular girmek için sıra bekliyor. Ancak pandemi bir ömür sürmeyeceğine göre yapılan bu yatırımların çöp olması kaçınılmazdır diye düşünüyorum. Bu durumda şu soru ortaya çıkıyor, gelecek dönemde kim ya da kimler ayakta kalacak?

Ya da Batacak?

-Şirketler varlıklarını sürdürebilmek, kâr edebilmek ve büyüyebilmek için hangi stratejileri hayata geçirip nasıl bir yol izleyecekler diğer bir deyimle yol haritalarını hangi mastara göre hizalayacaklar?

Biraz da çözüm odaklı konuyu ele alalım istiyorum.

Sanıyorum sektörde aksaklığa uğramayan bir yer yok gibi. Olaylara biraz pozitif bakacak olursak sorun da belli çözüm de diyebiliriz. Öyleyse ilk ve en önemli sorunumuz mevzuat…

Nasılsa kimse kontrol etmiyor zihniyetinin sebep olduğu adaletsiz rekabet sektörün önündeki en büyük engel. Bu koşullar içinde yalnızca günü kurtarmaya devam ediyoruz. Büyüdük mü, şişmanladık mı? Lütfen bu soruyu kendinize sorup rakamlar ile cevap veriniz bir kurumu yöneten de ve denetleyen de aynı kişi olduğu sürece lütfen başarı ve samimiyet aramayınız. Küçük bir öneri, zaten olmazsa olmazımız, kendinizi denetleyecek gerçek kişilerle iş birliği yapınız.

Yapılması gerekenler aslında çok basit değil lakin karamsar olmayın çözümsüz de değil. Dijitalleşmenin ve teknoloji 4.0 ‘ın konuşulduğu bir dünyada kontrolsüzlük kavramı kabul edilebilecek bir olgu değil, yazımın başında söylediğim gibi “kontrolsüz güç güç değildir.” Bu sorunlarımıza çözümü devlet tekelinde bulamazsak korkarım her şartta çok yakında ya batan ya da yurt dışına satılan birçok kargo firmasını görmeye hazırlıklı olmalıyız diye düşünüyorum.

Diğer bir gündem maddemiz E-Ticaret mi, E- İhracat mı?

Bir ülke ham maddeyi alıp üretip mamule dönüştürmez ise büyümesi mümkün değildir. Büyümeyi sağlamak için katma değerli işler yapılmalı ve önce ülkenin kendisi doyurulmalı, sonraki adım da ise ihracat yapılmalıdır. Özellikle gelişen ve yönünü dijitalleşmeye çeviren dünya düzeninde ülke olarak e- ihracatımızı en üst noktaya taşımalıyız ve 11. kalkınma planındaki hedefleri yerine getirmek ve daha iyisi için beraberlik ve iş birliğini sağlamalıyız.

Öte yandan e- ticaret konusunu incelediğimizde e – ticarette iş modellerinin her gün kendisini yenilediğini ve bugün artık makineler arası siparişten bahsetmeye başladığımız iş modellerinden konuşabildiğimizi görüyoruz. Bu iş modellerinden kısaca bahsedecek olursak:

  • B2B ‘Business to Business’ İşletmeden İşletmeye
  • B2C  ‘ Business to Consumer’ İşletmeden Tüketiciye–
  • C2C ‘Consumer to Consumer’ Müşteriden Müşteriye
  • B2G ‘Business to Government’ İşletmeden Devlete
  • M2M ‘Machine to Machine’ Makineler Arası

Gördüğümüz gibi e-ticaret için farkında olmadan pek çok teslimat şekli üretmişiz. Dipnot “M2M” nereden çıktı diyenlere pek yakında size gerek kalmadan buzdolabı süt, çamaşır makinesi deterjan siparişi verecek bilginize. Zaten veriyor da…

Sonuç olarak pandemi ile gündeme gelen lojistik sektörü için gidilecek çok yol var ister üreten ister ihracat yapan, ister e-ticaret işine giren ve hatta isterse şirketinin önünde satış ofisi açan firma olsun kim ne yaparsa yapsın yolu mutlaka lojistik ile kesişecektir.

 Lojistik firmalarının yapması gerekenler;

Uzun vadede kazanmak için yol haritasını doğru belirlemek.

Bu yola çıkarken bu işin bir maraton olduğunu unutmamak ve kısa süreli çözümler ve günlük kazançlar yerine; Kalıcı çözümler ile uzun vadeli kazançlara odaklanmak. Aynı zamanda bu süreçlerin doğru işlemesi için öncelikle en önemli yatırımın kalifiye personel olduğunu, sonrasında teknoloji yatırımın çok büyük önem taşıdığını kavramak. Öte yandan rakipleri ile birlikte gelişmek zorunda oldukları gerektiğinin de farkında olmak. Unutmadan Kendi Forklift operatörünü yetiştirmezseniz 5 yıla kalmaz operasyonlara kendiniz çıkarsınız.

Başarı için birlik ve beraberlik şart. Aynı istikamete giden iki yarım araç yerine ortak akılla yönetilip sevk edilecek tek araç ülkeye ve işletmelere daha fazla değer katacaktır. Bu sebeple bakış açınızı buraya doğru yönlendirmenizi rica ediyorum. Depolarınızı ekipmanlarınızı hatta personellerinizi ortak payda da buluşturmayı ihmal etmeyin.

Birlik ve beraberlik yapamıyoruz diyorsanız biz buradayız. Arayın ortak noktada kazançların eşit dağıtıldığı projeleri sizlere sunalım. Hedefimiz dün olduğu gibi yarın da dostu dost ile buluşturup kaybedenin olmadığı bir dünya oluşturmak.

Sağlıklı Günlerde Lojistikle Kalın

Recep Koca