Birçok sektörde işler beklenildiği gibi gitmiyor. İşin içinde olan biri olarak, bu acı gerçekleri göz ardı etmek artık mümkün değil. Çeşitli zorluklar ve ekonomik dalgalanmalar, işletmeler için ayakta kalma mücadelesini her geçen gün daha da zor hale getiriyor. Ancak ilginç olan şu ki, bu durumu açıkça dile getirmek pek mümkün değil. Herkes kralın çıplak olduğunu biliyor ama nedenini kimse söyleyemiyor.
Sektördeki Mevcut Durum ve Zorluklar
Sektörümüz adeta kan ağlıyor. Her geçen gün artan maliyetler, hızla eriyen alım gücü ve ardı arkası kesilmeyen zincirleme reaksiyonlar, işletmeleri köşeye sıkıştırmış durumda. Fiyat artışları ve zam furyası, ekonomik belirsizlikle birleşince, işletmelerin sürdürülebilirliği ciddi bir tehdit altına giriyor. Birçok firma, ayakta kalabilmek için olağanüstü bir mücadele veriyor, fakat bu çabalar ne yazık ki yeterli olmayabilir. Batışlar ve işten çıkarmalar hızla artarken, sadece işletmeler değil, çalışanlar ve onların aileleri de bu durumdan derinden etkileniyor. Üstelik bu zincirleme reaksiyon, ülke ekonomisinde tamir edilmesi güç yaralar açmaya devam ediyor. Bu karanlık tablo, hepimizi derin düşüncelere sevk etmeli.
Gerçekleri Dile Getirmekten Kaçınmanın Bedeli
Maalesef, gerçekleri yansıtmaktan kaçınmak, sektördeki sorunları çözmek yerine daha da derinleştiriyor. Gurur mu, onur mu, bilmiyorum ama kimse durumu açıkça dile getirmeye cesaret edemiyor. Geçmişte yazdığım yazılara baktığınızda, bu sorunların nasıl görmezden gelindiğini açıkça görebilirsiniz. Ancak artık bu sessizliği bozmanın zamanı geldi. Sektörün içinde bulunduğu bu zor durum, sadece bir bireyin veya işletmenin sorunu değil; toplumsal bir sorun haline gelmiştir.
Zincirleme Reaksiyonun Etkileri
Zincirleme reaksiyon hızla devam ediyor. Bir işletmenin batması, tedarik zincirindeki diğer işletmeleri de olumsuz etkiliyor. İşten çıkarmalar, ekonomik durgunluğu daha da derinleştiriyor. Bu durum, sadece işletmeleri değil, aynı zamanda ekonomiyi de olumsuz etkiliyor. Tek hedef bütünü korumak olursa, bütünü asla koruyamayız. Herkesin kendi sorumluluğunu alması ve sorunları çözmek için adım atması gerekiyor.
STK Başkanları ve Önemli Sektör Paydaşlarına Çağrı
STK başkanları ve sektörün önemli paydaşlarının, durumu kamuoyuna açıkça ifade etmesi ve toplumun bu konuda bilinçlenmesi gerekiyor. Ülke olarak, bu ekonomik zorlukların üstesinden gelmek için bir araya gelmeli ve birlikte hareket etmeliyiz. Hep birlikte bir silkelenelim ve daha güçlü bir şekilde ayağa kalkalım aksi taktirde güçlünün daha güçlü hale geleceği aşikar lakin unutulmaması gereken sürdürülebilirlik ise topyekûn tüm tarafların kazanacağı bir sistem kurmak şart.
Kısa Özet; Sektörün içinde bulunduğu bu zor durumdan çıkmak için, gerçekleri görmezden gelmeyi bırakıp, çözüm yolları üzerinde odaklanmalıyız. Bu, sadece sektörün değil, aynı zamanda ekonominin ve toplumun da sürdürülebilirliğini sağlayacaktır.
Günümüz iş dünyasında, bireysel başarı ve kariyer hedefleri genellikle ön planda tutulurken, takımın gücü ve ekip ruhu bazen göz ardı edilebilir. Ancak gerçek şu ki, başarıya giden yolda bireylerin değeri kadar, ekip içindeki her bireyin katkısı da hayati öneme sahiptir. Her birimizin farklı yetenekleri ve bakış açıları vardır ve işte tam da bu çeşitlilik, bir takımın gücünü oluşturan temel unsurlardan biridir.
Gelin görün ki takımda her oyuncu kendisini vazgeçilmez zanneder ve tüm senaryoları bu yönde kurgular. Müsaadenizle çok sevdiğim bir hikâye ile yazıma devam etmek istiyorum.
Kimin İşi Hikayesi
Bir zamanlar bir şirkette, Patron ve onun ekibi olan Herkes, Birisi, Herhangi Biri ve Hiç Kimse adında dört çalışan bulunuyordu. Bir gün, Patron önemli bir görevi üstlenmeleri için bu dört kişiye talimat verdi. Görev netti: “Bu işi bitirin.”
Patron, Herkes’in bu işi yapacağından emindi çünkü Herkes her zaman güvenilir bir çalışandı. Ancak, Herkes bu işi Birisi’nin yapacağını düşündü. Sonuçta, Birisi bu tür işleri yapma konusunda yetenekliydi.
Öte yandan, Herhangi Biri de bu görevi yerine getirebilirdi; zira Herhangi Biri, bu işin üstesinden gelebilecek yetkinlikteydi. Fakat ilginç bir şekilde, Hiç Kimse bu görevi üstlenmedi.
Durum böyle olunca, Birisi bu duruma oldukça öfkelendi. Çünkü görevin herkesin sorumluluğunda olduğunu düşünüyordu. Herkes, bu işi Herhangi Biri’nin yapabileceğine inandı, ancak hiç kimse Herkes’in bu işin üstesinden tek başına gelemeyeceğini fark etmedi.
Sonuç olarak, Herhangi Biri’nin kolayca yapabileceği bir iş, Hiç Kimse tarafından yapılmadı. Ve Herkes, Birisi’ni suçladı çünkü iş tamamlanmamıştı.
Patronun Dersleri
Bu hikâyeden çıkarılması gereken önemli dersler var:
Sorumluluk Paylaşımı: Patron, her bir çalışanının görev ve sorumluluklarını açıkça belirlemeli ve paylaşmalıdır. Belirsiz sorumluluklar, işlerin yapılmamasına yol açabilir.
İş birliği ve İletişim: Ekibin her üyesi, iş birliği içinde çalışmalı ve iletişimi açık tutmalıdır. Herkesin sorumlulukları ve görevleri hakkında net olması, işlerin sorunsuz ilerlemesini sağlar.
Takım Çalışması: Patron, takım içindeki her bireyin rolünü ve katkısını takdir etmeli, onların yeteneklerini doğru şekilde yönlendirmelidir. Herkesin güçlü yönlerini kullanarak ekip sinerjisi yaratmak, başarıyı getirir.
Proaktif Yaklaşım: Her çalışan, sorumluluklarının bilincinde olmalı ve proaktif bir yaklaşım sergilemelidir. Hiç Kimse’nin işi yapmamasına karşı bir önlem olarak, herkesin görevlerini net bir şekilde anlaması sağlanmalıdır.
Bu hikâye, takım içinde her bireyin katkısının ve sorumluluğunun ne kadar önemli olduğunu gösterir. Herkesin üzerine düşeni yapması, takımın genel başarısını sağlar. Bireysel sorumlulukların yerine getirilmesi, takımın uyum içinde ve verimli bir şekilde çalışmasını mümkün kılar.
Şirketlere Kimin İşi ve Umursamazlık 5.0 farkındalık eğitimleri veriyorum. Hepimizin bildiği ama nasılsa birileri yapar diyerek yapmadığı o kadar detay çıkıyor ki anlatamam. Sorunlar neredeyse kronikleşmiş. Bir çoğumuzun çalıştığı firmada mutsuz olduğu, türlü bahaneler ile iş aradığı ve yeni bulduğu işte aradığını bulamadığı aşikâr.
Kurumsal iş dünyasında en büyük eksik Takım olamamak.
Takımın Gücü ve Ekip Ruhu
İş dünyasında ilerlerken, her ne kadar bireysel performans önemli olsa da gerçek başarı genellikle birtakım olarak elde edilir. Başarılı bir takım, her bir üyenin kendi alanında mükemmeliyeti sağlamasıyla değer kazanır. Kimi zaman bir proje üzerinde çalışırken, kimimizin yetenekleri öne çıkar; ancak bu, diğerlerinin katkısının önemsiz olduğu anlamına gelmez. Takımın her üyesi, kendi güçlü yanlarını ortaya koyarak, ortak hedeflere doğru ilerlemeyi sağlar.
Ekip ruhu dediğimiz kavram, sadece aynı çatı altında çalışan insanların bir araya gelmesi değil, birbirini tamamlayan, destekleyen ve motive eden bir dinamiktir. Her bireyin duygusal zekâ ve iş birliği becerileri, takımın uyum içinde çalışmasını sağlar. İyi bir liderlik, takım üyelerinin potansiyelini açığa çıkarır ve herkesin katkısını değerli kılar.
Ancak, ekip ruhu oluşturmak kolay değildir. İyi iletişim, empati ve açık iletişim kanalları, takım üyeleri arasında güvenin ve saygının gelişmesine yardımcı olur. Her birinin farklı deneyimleri ve bakış açıları olduğunu anlamak, takım içinde yaratıcılığı ve yenilikçiliği teşvik eder.
Her Takıma Güçlü Analitik Zekaya Sahip Bir ‘3. Göz’ Mutlaka Gereklidir
Modern iş dünyasında, rekabetin her zamankinden daha yoğun olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Şirketler, sürdürülebilir başarıyı yakalamak ve rekabet avantajını elde etmek için stratejik kararlar alırken her zamankinden daha dikkatli olmalıdır. Bu süreçte, güçlü analitik zekaya sahip bir “3. göz” olarak nitelendirilen bir profesyonel ekip üyesine sahip olmak, başarıya giden yolda kritik bir rol oynar.
Analitik zekâ, verileri anlama, yorumlama ve bu verilerden anlamlı sonuçlar çıkarma yeteneğidir. Bu yetenek, sorunları çözmek, fırsatları belirlemek ve stratejik kararlar almak için gereklidir. Analitik zekâ, sadece verileri toplamakla kalmaz, aynı zamanda bu verilerin iş hedeflerine nasıl entegre edileceğini ve kullanılacağını da belirler. Bazen bildiğiniz tüm doğrular yanlış olabilir. Günümüz iş dünyasında alınan kararlar için rakiplerinizden her zaman 5 adım önde olmanız gerekmektedir. Görünmeyeni görmek, duyulmayanı duymak sizi başarıya götüren yolda en büyük yoldaşınız olacaktır.
3. Gözün Rolü ve Önemi
Güçlü analitik zekaya sahip bir “3. göz”, takımın mevcut durumunu objektif bir şekilde değerlendirir ve ileride karşılaşılabilecek zorlukları öngörür. Bu kişi, verilere dayalı içgörüler sağlayarak takımın doğru ve etkili kararlar almasına yardımcı olur. Aile dışından lakin takımın içinde inisiyatif alacak bu rolün neden bu kadar önemli olduğuna dair birkaç neden sıralamak istiyorum.
Veri Odaklı Karar Alma: Modern iş ortamında sezgisel kararlar yerini giderek veri odaklı karar almaya bırakıyor. Analitik bir zekâ, verileri analiz ederek takımın stratejik hedeflerine ulaşmasına yardımcı olur.
Performans İzleme ve Değerlendirme: Takım performansını sürekli olarak izlemek ve değerlendirmek, başarı için kritiktir. Analitik bir zekâ, performans metriklerini analiz ederek verimlilik ve etkinliği artıracak önerilerde bulunur.
Sorun Çözme ve İnovasyon: İş süreçlerinde karşılaşılan sorunlar ve tıkanıklıklar, analitik bir zekâ tarafından daha hızlı ve etkili bir şekilde çözülebilir. Ayrıca, bu kişi yenilikçi fikirlerin geliştirilmesine ve uygulanmasına katkıda bulunur.
Rekabet Avantajı: Rakiplerin önünde olmak için, şirketlerin pazar trendlerini ve müşteri ihtiyaçlarını önceden tahmin etmeleri gerekir. Analitik zekâ, bu tür tahminleri yaparak şirketin stratejik avantaj elde etmesine yardımcı olur.
Güçlü analitik zekaya sahip bir “3. göz”, her takım için vazgeçilmez bir unsurdur. Bu rol, veriye dayalı karar alma süreçlerini güçlendirir, performansı artırır ve inovasyonu teşvik eder. Şirketler, bu tür yetenekleri ekiplerine dahil ederek rekabet avantajını artırabilir ve sürdürülebilir başarıyı yakalayabilir. Bu nedenle, her takımın bir “3. göze” sahip olması, iş dünyasında başarının anahtarlarından biridir.
Sonuç olarak, başarıya giden yol, bireysel başarıdan çok, birlikte başarabileceğimiz güçlü bir takım oluşturmayı gerektirir. Kimse tek başına her şeyi yapamaz. Değerli olan, herkesin kendini ifade edebildiği ve katkı sağlayabildiği bir ortam oluşturmaktır. Ekip ruhu sayesinde, zorlukları birlikte aşabilir, büyük hedeflere ulaşabiliriz. Unutmayalım ki, her bireyin varlığı ve katkısı, takımın başarısında kritik bir rol oynar.
‘’Çok Kıymetli Meslektaş Adayıma’’ Bana mektup yazarak nasıl iyi bir Depo ve Lojistik Müdürü olabileceğini sormuşsun. Müsaadenle ben de sana mektup tadında cevap vereyim.
Yaptığımız işi soracak olursan aslında uzaya mekik göndermiyoruz, anlayacağın dilde basit bir şekilde yaptığımız işi sana aktarayım;
Kimileri bize ‘’Depocu’’ dese de küçük işletmeler Depo Sorumlusu olarak ilan verirler, kariyer sitelerinde Depo ve Sevkiyat Müdürü/ Yöneticisi olarak iş ilanları yayınlanır.
İşe alınırsan kartvizitinde unvan olarak “Logistics Warehouse Manager ‘‘ yazar şirketindeki kartvizit anlayışı işleyişe yansımış olsaydı şimdilerde birçok şirketin deposu izlenebilir seviyede olurdu lakin işleyiş maalesef böyle olmuyor. Şirkete kazandıracakların, sana sunulandan çok fazla olsa da yönetim bazı nedenlerden dolayı bölümünü sahiplenemez, hep isterler ama verme konusunda aynı samimiyeti asla beklememeni öneririm. Stok sorununu çözen şirketlerin gelişmesi çok daha hızlı olmuştur sana tavsiyem stok izlenebilirliğini dinamik tut.
Değinmeden geçemeyeceğim bir diğer konu da iş ilanlarına bakarsan bu mesleği yapmak için endüstri mühendisi olman şart eğer endüstri mühendisi değilsen üzgünüm ne yazık ki lojistik depo yöneticisi olamıyorsun.
Abi sen Mühendis değilsin dediğini duyar gibiyim; bizim zamanımızda durum biraz farklıydı çok şükür 25 yıldır bu mesleği layıkıyla yapanlardan birisiyim. Şimdi endüstri mühendisleri alınganlık gösterecekler ancak onlara önerim şu olabilir siz daha iyi yerleri hak ediyorsunuz 🙂 Bence endüstri mühendisleri, bölümleri üzerine ihtisas sahibi olurlarsa ülkemiz adına çok daha güzel işlere imza atacaklardır diye düşünüyorum.
Aslında yapman gerekenler çok basit, geleni al, istenileni ver, üretileni depola, satılanları sevk et hepsi bu kadar kısaca “Sorgulama emirlere uy!” Abi sen böyle mi yapıyorsun diyorsan tabii ki hayır unutma uzaya bir mekik gidecekse o iş içinde bir lojistik operasyon şart. Sorgula, izle, araştır ve her zaman rakamlarla konuş ki ne demek istediğin net anlaşılsın.
Son zamanlarda depo ve lojistik konusunda hocalarımın yazdığı kitaplarda gerçekten çok önemli bilgiler mevcut ve olmazsa olmazlarımız, bense yıllardır yaşadıklarını yazıya döken birisi olarak üzülerek belirtmeliyim ki yazdıklarıma ve yaşadıklarıma dayanarak kitaplarda yazılanlar ile saha hiç örtüşmüyor desem inan yeridir. İş görüşmesi yaparken öyle şeylerden bahsedilir ki tamam kendimi ifade edebileceğim yer burası dersin sonra sahada senden istedikleri şeyler aynı olmaz ve en acı olanı en üst mertebede olanlar yani patronlar senden bir gözünüzü yummanı ve bazı şeyleri görmezden gelmeniisterler. Sakın bu seniyanıltmasın her şey nizami olmak zorunda. Sayım günü geldiğinde zamanında yaptığın tüm hayati kurtarışlar bir kalemde silinir ve hesap vermekle hükümlü oldukların senden istenir.
Biraz da depo ve sevkiyat süreçlerini anlatayım müsaadenle. Süreçler nasıl işliyor ya da diğer bir deyimle süreçleri nasıl sadeleştirebiliriz biraz bunu konuşalım. Dilersen önce tedarik zinciri süreçlerini sadeleştirelim, sonrasında depo faaliyetleri konusuna eğilebiliriz.
Görüldüğü üzere ben tedarik zinciri süreçlerini kısalttım ve sadeleştirdim neden dersen.
Bana göre artık yeni kuşak yani sizler çok zekisiniz uzun uzun okumadan algılayabiliyorsunuz hatta biz leblebiyi nasıl anlatabiliriz diye düşünürken siz Denizli il haritasını ve eski İpek Yolu ile bağlantısını anlatabiliyorsunuz bu yüzden bizim, sizin kuşağa doğru göç ederek sistemi size uydurmamız şart.
Üretim ülkelerin kalkınması ve varoluş amaçlarını sürdürebilmeleri için olmazsa olmazları arasındadır. Önce üreteceğiz sonra ürettiklerimizi katma değerli satacağız ki ülkedeki refah oranı yükselsin.
Bir rol model olarak, okuduklarınla saha çalışmalarını daha da pekiştirmek için üretim firmaları içerisindeki depo ve sevkiyatlar hakkında biraz daha bilgi verip sadeleştirme yapalım.
Üretim firmalarında işlemler satış ile başlar ve teslimat ile sonuçlandırılır gibi düşünülse de tam olarak öyle değildir. Stok ve tersine lojistik işin olmazsa olmazlarıdır diye bir dipnot geçmekte yarar görüyorum.
Hemen senaryoyu detaylı aktarıyorum.
Şirkette satıştan üretime tüm ekip toplanır ve yıl sonunda bir sonraki yılın üretim, satış ve bütçe planları yapılır. Ne üretilecek? Ne zaman üretilecek? Ne kadar üretilecek? Üretimimizi nerede hangi şartlarda olacak ve kaç kişi ile üretim yapılacak? Fason işleyişimiz olacak mı? Bu soruları şimdilik bir kenara koyup depo süreçlerini sadeleştirmeye geçiyorum.
Neyi ne kadar ne zaman üreteceğiniz belli olduğuna göre hangi hammaddenin depomuza ne zaman gireceği artık herkes tarafından biliniyor, yani işler tıkırında yürüyor gibi görünüyor. Satın alma bölümü planlamadan aldığı direktife göre satın almasını sisteme girdi tedarikçi hangi malzemeyi ne kadar ve ne zaman teslim edeceğinin farkında senin yapman gereken sistemde o gün gelecek ürünlerin doğru ürün olarak, doğru miktarda geldiğini takip edip sisteme dijital ya da manuel olarak girişini yapman. Hepsi bu kadar diyebiliriz tek yapman gereken gelen irsaliye ile mal birbiri ile örtüşüyor mu? İrsaliyede yazanlar ile firmanın siparişi eşleşiyor mu? gibi noktaları kontrol etmen.
Sorunları şimdilik öteliyoruz biz her şey yolunda diye düşünelim. Ürünleri stoklarınıza aldınız neyi nereye koyduğunuz ve hangi sistemi kullandığınız sizin ve şirketinizin vizyonu ile alakalı, üretim için önemli olan o ürünlerin stoklarda olması. Sırada planlamanın size verdiği talimat doğrultusunda istenilen ürünü istenilen miktarda üretime teslim etmeniz var. Depolar arası transfer (DAT) yaparsınız. WMS (warehouse management system) kullanırsınız. Parmağınızı şıklatırsınız ya da depo kapısına ürünleri yığarsınız üretici ürünleri oradan alır bu işlemler tamamen vizyon meselesi yapmanız gereken tek şey istenilen ham maddeyi talep edilen miktarda üretime teslim etmek.
Ürünler geldi, üretime verdiniz buraya kadar işler gayet yolunda gitti, üretim bölümü talep edilen termin tarihine göre istenilen şartlarda ürünü üretti ve ürünleri size teslim etti. Artık stoklarınızda mis gibi mamulleriniz oldu yani satılacak ve kasaya para girecek ki ay başı geldiğinde maaşlar yatabilsin ve şirket var olma sebebini tamamlasın.
Son olarak satıştan gelen sevk emri ve planlama biriminin talimatı ile istenilen ürünün, istenilen şartlarda, istenilen yere, istenildiği zamanda teslim edilmesi işlemi kaldı.
Diğer işlemler tamamen daha önce de belirttiğim gibi şirketin vizyonu ile ilgili.
Söylemeden geçemeyeceğim ürünlerin Ar-Ge aşamasında kimse sizinbölümünüzüumursamadığı için koliler palete sığar mı, konteyner ölçüleri nedir, sevk ederken gabariye takılır ceza öder misiniz, kargo sizin malınızı taşır mı, ürünlerin ambalajları teslimata kadar dayanır mı bunlar tamamen ayrı bir gündem konusu, ben yaptım oldu bizim kalıtsal hastalığımız. Bu yüzden mümkünse bunlar için de biraz kafa yormanızı ve olayları abartmadan afişe etmenizi tavsiye ediyorum.
Unutma yıl sonunda başarı varsa gülen yüzlü kravatlı ya da alımlı, makyajlı kişiler orta yerde başarı hikayesini kendine doğru ballandırarak anlatırlar bu şirketlerde kaçınılmazdır. Ancak olur da bir sorunçıkarsa ‘’ÇOK İŞİM VAR, BEN İŞİMİ YAPTIM!’’ nidaları ile herkes kendi hikayesini anlatarak kendisini acındırır ya da kaçış yolu için bahaneler üretmeye başlar. O da mı olmadı istifa eder. Üç ay sonra onun yerine başkası gelir ama sen o gemide geminin yol alması için elinden geleni yine yapmakla yükümlü pozisyonunda kalırsın.
Aklıma gelmişken ‘’KİMİN İŞİ’’ isimli bir hikâye vardı;
*Herkes.
*Birisi.
*Hiç Kimse.
*Herhangi Biri.
Yapılması gereken önemli bir iş vardı ve Herkes “birisinin” o işi yapacağından emindi.
Herhangi biri de o işi yapabilirdi ama Hiç kimse yapmadı.
Birisi buna çok kızdı, çünkü bu “herkesin” işiydi. Herkes “herhangi birisinin” o işi yapabileceğini düşündü, fakat Hiç kimse “herkesin” o işi yapmadığını fark etmedi.
Herhangi birisinin yapabileceği o işi Hiç kimse yapmayınca Herkes “birisini” suçladı.
Kimdi o suçlu olan?
İşi sadeleştirelim demiştik güya ama geldik neyi anlattık. Neyse ben genç kardeşime olur da bir şirkette Depo ve Lojistik Müdürü olursa tavsiye niteliğinde birkaç kelam daha edeyim.
Organizasyon şemasını öyle bir kurgula ki işler tıkırında gitsin.
*Depo ve Lojistik Müdürü.
*Depo Sorumlusu.
*Mal Kabul Sorumlusu.
*Sevkiyat Sorumlusu.
*Forklift Operatörü.
* Şoför.
Bu organizasyon şeması işin olmazsa olmazıdır. Sonrasında yoğurt yeme şekline göre sen kadroların altını doldurabilirsin.
Depo işleyişinde 1 kişi bile fazla personel kadrona dahil edersen o personelin fazlalığı hemen belli olur işi öyle bir organize etmelisin ki gelen ürünleri stoklarına alacaksın, istenilen ürünleri üretime zamanında çıkacaksın, üretimden gelen ürünleri depolayacaksın hem de satıştan gelen siparişleri zamanında doğru ve istenilen şartta teslim edeceksin.
Bu arada personel senelik izne gider, hastalanır, sevgilisi moralini bozar işe gelmez bu gerçekleri de sakın unutma, kişilere bağlı kalırsan kurguladığın sistem anında çöker.
Tavsiyem;
*Bildiğin doğrulardan asla vazgeçme.
*Senden öncekiler yapmış olsalar da kendini sorgula ama asla taviz verme.
*Başucu kitabın İSO, TSE ve İş Güvenliği olsun.
*Bulduğun her fırsatta kendini geliştir, güncel kal.
*Maliyet Muhasebesi, Stok Devir Hızı, ABC Analizi ve İrsaliye Mevzuatları başta olmak üzere öğrenmeye devam et ve KPI ile sunumlarını gerçekleştir.
Kusura bakma işimizin ana hatlarını ancak bu kadar sadeleştirebildim sonuçta nereden bakarsanız bakın biz depocuyuz.
Çalışırken nelerle karşılaşacaksın?
Depocular ne iş yapıyor, onlar neden paketlemiyor, onlar neden yüklemiyor, ile başlayan soruların muhatabı olacaksın. Depocular almamış, depocular vermedi, depocular göndermedi gibi asılsız ya da diğer bir deyimle eksik anlatımların sorumlusu olacaksın.
Örnek vereyim yaşarken beni hatırlar tebessüm edersin, kargo saat 17:00’de gelir hazır olan ürünleri alır gider sonra 17:50’de üretimden mal gelir ve sana neden sevk etmedin sorusu sorulur.
Şirketinde 3 tonluk forklift vardır ama ürün tek bağda 5 ton gelir, mal kabulü yapılmaz depocu kıllık yapıyor olur.
Sistemsel bir sorun yaşanır sen malı ver irsaliyeyi sonra kesersin çok acil çıkmamız gerekiyor derler, yolda maliye yakalar irsaliyesiz mal neden sevk ediyorsun olur.
Fabrikada mesai saati sonrası gelen malı sen görmeden acil üretime alırlar ürün fiziki kullanılır ama sistemden düşülmez günler sonra bu ürün nerede olur.
“Sonuçta ne iş yapıyorsunuz ki? “olur dediğim gibi biz depocuyuz çok da takılmamak lazım sen de depocu olursan çok da takılma.
Üretim demiştim ya bir de bu işin “Fason” ayağı var, Fason işleyişini çözebilen firma sayısı neredeyse bir elin parmaklarını geçmez kısaca onu da aktarayım en azından işleyişten bihaber olma.
Elmalı şeker en güzel fason örneğidir. Elma, şeker, kırmızı boya, ağaç sapı ve poşetiniz var neyi nereden ne kadar aldığınız önemli değil Fason için bir depo açarsınız tıpkı sizin deponuzmuş gibi ürünleri irsaliye ile oraya depo transfer işlemi (DTİ) yaparsınız.
Ürünler işlem görüp birleştirildiğinde ürün reçeteniz doğru ise üretim sonu kaydı (ÜSK) ile ham maddeleriniz kullanıldığı miktarda, adetsel elmalı şekere dönüşür. Yani hammaddelerinizin stok miktarları kullanıldığı kadar düşer ve mamule dönüşür.
Bunları da biz mi takip edeceğiz diyorsan; unutma bu işe talip olan rakipleriniz endüstri mühendisi kendinizi hafife almayın, ben 25 yıldır böyle yürütüyorum işlerimi.
Sevgili genç meslektaşım sana tavsiyem işini beyin ameliyatı hassasiyetinde gerçekleştir kimin ne dediği değil senin nasıl hissettiğindir önemli olan.
Unutma ”DEPO” her geleni alan her istenileni veren, koy dursun lazım olur anlayışı ile yönetilen, ucuz ve vasıfsız personelin görev aldığı bir yer değildir!
2021 Yılında Planlamanızı Yaptınız mı? Önce gelin #Bütçe nedir ona bir bakalım. Devletin, bir kuruluşun, bir ailenin belli zaman aralığında gelir ve giderlerini şeffaf bir şekilde yöneteceği süreç şemasıdır.
Bizler bütçeyi en çok devletin hazırladığı lakin bir türlü istenilen sonucu vermediği, televizyonlarda ve haberlerde sıkça duyduğumuz şekliyle tanıyoruz. Oysa bütçe, her bireyin her ailenin her şirketin varlığını sürdürebilmesi için olmazsa olmaz bir yaşam çizelgesidir. Zor bir 2020 yılını geride bıraktık bunu hepimiz biliyoruz. Fakat hayat devam ettiğine göre biz geçmişimizden ders alıp maziye takılmadan hayata adapte olmak zorunda olduğumuzun bilincindeyiz. Peki 2021 bütçenizi neye göre yaptınız sormak istiyorum.
Öyle ya bir şeyleri arz edecek ve buna göre yol haritanızı belirleyeceksiniz ama geçmiş yıl size çok yardımcı olamıyor neye göre bütçe hazırlığı yapacaksınız? Genelde kurumsal olmayan şirketler kervan yolda dizilir düşüncesi ile yola çıkar. Yıl bittiğinde cebinde kalana bakar sonra bir toplantı yapar, başlangıçta suratlar asık olur, sonrasında bir tebessüm ve sona doğru birbirini gaza getiren bir çalışan topluluğunun yemeği ve temenniler ile yıl kapatılır.
2021 yılı özellikle şirket bütçeleri için biraz daha zor geçecek gibi görünse de unutmayın çözüm elinizin altında! Nasıl mı? *2020 stok devirlerinizin maddi değerini öğrenin. *2020 yılı stok devir hızınızı öğrenin. *2020 yılı işlem hacminizi öğrenin. *2020 yılı üretim kapasitenizi öğrenin. *2020 yılı gider detaylarınızı öğrenin. *2020 yılı gelir detaylarınızı öğrenin. *2020 yılı tahmin edilemeyen gider detaylarınızı öğrenin. Bunlar şimdilik ana kalemler. Satış ekibinizi karşınıza alın 2021 satış hedeflerini gerçekçi liste olarak isteyin ve onlara 2021 hayallerinizi aktarın. Hedeflerinizi gerçekleştirebileceğinizi ve bir ekip olduğunuzu hissettirmeyi unutmayın. Şimdi cebinizde 2021 satış hedefiniz var olduğuna göre gerçek kapasitelerinizi rakamlarla ortaya koyarak üretim ve planlama bölümü ile masaya oturma vaktiniz geldi diye düşünüyorum. 2020 KPI ile üretim tarafı ile el sıkıştığınızı varsayalım. Satın alma ekibi ile toplandınız ve 2021 yılı tüm detayları kendilerine verdiniz tüm detaylar ve şartlar belirlendi. 365 gün hangi saatte ne gelecek ve hangi ödeme ne zaman yapılacak gibi şartlar belirlendiğine göre var olan ekibi masada toplama zamanı geldi diye düşünüyorum. *Planlama *Satış *Finans *Muhasebe *Satın alma *Üretim *Depo ve Lojistik *İnsan Değerleri *Bakım Onarım *Ar-ge *SSH *Kalite Önce güzel bir açılış konuşması 2020 ‘de yaşananlar, yapılamayanlar, sorunlar, çözümler ve 2021 hedeflerinin açıklanması… Başarı için rekabet şart olduğuna göre önce amaç birliği sonra bölümlerin biriniz olmazsa diğerinizin yaptıklarının bir önemi yok aktarımı yani bireysel başarı, başarı değildir kavram aktarımı. En önemli kısmına geliyorum 2021 yılı içerisinde bunları yapacağız, bu kadar kazanacağız ve size düşen pay %… şu tarihte alacaksınız garantisi ile ekip ruhunu oturttuğunuz zaman değmeyin o bütçenin keyfine. Tabi ki öngörü ve piyasa şartları sizi hedefinizden uzaklaştırabilir lakin unutmamanız gerek bir şey var; Açık denizlerde yelkene yön veren rüzgâr değildir. İyi bir yönetici iseniz 2021 bütçenizi zaten çoktan yapmış şartlara göre A-B-C hatta Z planınızı çoktan yapmışsınızdır. Linkte eski bir yazım var lütfen inceleyiniz https://recepkoca.com.tr/basari/. Toparlayalım kapasitenizi bilmeden, stoklarınıza hakim olmadan 2021 yılını kazanç ile kapatmanız maalesef mümkün değil. En önemli konu kar ve zarar edip etmediğinizi bilmediğiniz için sürekli içinizde bir acaba şüphesi ile yaşar gidersiniz. Size en önemli tavsiyem kurum kültürünüze uygun gerçekten bu işi yapabilecek yöneticiler ile yolunuza devam etmenizdir, aksi taktirde her getirdiğiniz yönetici günü kurtaracak bir maaş daha nasıl alabilirim hesabı yapacak, iç düzeni bozacak ve sonunda bir fazlasını bulduğunda gemiyi ilk terk eden olacaktır. Son olarak ben olsaydım; 2021 yılı tüm çalışanlarımıza hedeflerimizden bahsederdim, onlara değerli olduklarını hissettirirdim, maaşlarına zam yapardım ve yıl sonu kazançtan paylarına düşecek rakamları görmelerini sağlardım. Sonra şirketimde 5S uygulaması yapar belirlediğim yol haritamla gemimin en önünde dik duruşumu sergileyerek yola koyulurdum. Belirlediğiniz bütçenin ve kurguladığınız senaryonun başarıya ulaşması dileğiyle…