Bana ne hastalığından kurtulalım

Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken,denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu Kişinin, sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını fark eder ve
“Niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsun ?” diye sorar.
Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, “Yaşamaları İçin” yanıtını verince, adama şaşkınlıkla:
“İyi ama burada binlerce deniz yıldızı var.Hepsini atmanıza imkan Yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki ?” der.

Yerden bir deniz yıldızı daha alıp denize atan kişi,
“Bak Onun İçin Çok Şey Değişti,” karşılığını verir.

Okumaya devam et

İnsanlık 14. Yüzyıla Doğru mu sürükleniyor?

Öldüren virüsler değil insanların vurdumduymaz tavırlarıdır.
Bu Sefalet Hep Vardı

Hadi gelin 2 dakikamızı ayırıp Empati yapalım, bu resimdeki çocuklardan bir tanesi sizin olsun ya da hasbelkader o coğrafyada doğduğunuzu hayal edin.

2 dakikasına bile dayanamayıp hayal kuramadığınız bu sahneler maalesef gerçek vicdanınız sızladıysa buna da şükür en azından bu sizin iç sesinizin ölmediğini gösteriyor.

Tüm dünya bu görüntülere göz yummuşken bizler neler yapıyoruz/ yapabiliyoruz?

Dilerseniz önce biraz rakamlardan bahsedelim.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyada 2,1 milyar kişi, evinde temiz su olmadığı için susuzluk çekiyor, susuzluk ve kirli sulardan dolayı ortaya çıkan ishal nedeniyle her gün 700’den fazla 5 yaşın altındaki çocuk hayatını kaybediyor.

Dünyada 18 yaşının altında her 5 saniyede bir çocuk ölüyor.

821 milyon insan yetersiz beslenme ve açlıktan dolayı yaşamını sürdürmeye çalışıyor, yani 821 milyon insan aç uyumak zorunda kalıyor.

Açlık çekenlerin oranı %60 kadın %40 erkek bu da az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki cinsiyet ayrımcılığını gösteriyor.

WHO verilerine göre dünyadaki 1 milyar yüz milyon sigara kullanıcısının %80 düşük ve orta gelirli ülkelerde ve her yıl ortalama pasif içiciler dahil tütüne bağlı hastalıktan 7 milyon insan ölüyor Türkiye için bu oran ortalama 130 bin kişi, yani; terör, cinayet, trafik kazası, iş kazası, korona salgını toplamından daha fazla.

Dünya nüfusunu merak edenler için 7.142.538.918 kişi 190 ülkede yaşamını sürdürdüğü tahmin ediliyor ve tam 10 Türkiye nüfusundan fazla insan açlık ve sefalet içerisinde yaşamını sürdürüyorken dünya insanları çılgınlıklardan vaz geçmiyor.

Bu kalabalığın iphone X almak için sıra beklediğini söylesem ne düşünürdünüz?

Alın size günümüzde Korona virüsten yani ölüm korkusundan bahsedip sokaklara çıkmadığımız bir dönemden öncesi bir kare, çok değil daha önce unutulanlar gibi Korona da unutulup bu kalabalık günlere geri döneceğimizi garanti ediyorum ta ki dünyanın sonu gelene kadar.

Bir başka çılgınlık ne yapsam gündemde kalsam çılgınlığı olan yiyecekler.






Bu resimde gördüğünüz 8*8 yaprak altın, takı ya da yatırım amaçlı değil ne işe yarıyor diye soracak olursanız zengin insanların çevrelerindeki açlık ve sefaleti görmezden gelip ego ve ihtirasları uğruna pasta ve yemeklerin içinde misafirlerine servis edip boy, boy paylaşımlar yapmalarına yarıyor diyebilirim.

Ne demiş Hz. Mevlâna; ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi, sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler.

‘’Tabi ki o kefen kısmet olursa’’

Bahsi geçen resimlerden bir hayli çok, bu karede 11.11 çılgınlığından alınmıştır, yani insan her zaman her yerde arsızlığını, bencilliğini deşifre etmiş biz yerine ben merkezi ile yaşamını sürdürmeye devam ederken üstüne basıp geçtiklerini hak olarak görmüştür.

Dünya’ da yalnız olmadığımızı bu çılgınlıklarımız ve tüketim alışkanlığımızın sürmesi halinde tükettiğimiz dünyanın eninde sonunda bizden intikam alacağını unutmamamız gerekiyor, o kadar çok hızlı yaşayıp, dünyamızı hızla tüketiyoruz’ ki her fırsatta değindiğim bu dünya bize miras değil ilerideki nesillere iletmemiz gereken emanet olduğunu unutmadan hayatımızı sürdürmeye devam etmeliyiz.

Resim İspanyadan

İnsanların alıştırıp beslediği güvercinlerin perişan halini görmekteyiz, Korona virüsünden dolayı insanlar sokaklara çıkamayınca aç güvercinler ilk gördükleri insanın etrafını sarmışlar eğer çözüm bulunamaz ise dünya için yarın çok geç olabilir.  

Dünyamızda iyi insanlarda yok değil alın size harika bir örnek.                






Öldüren virüsler değil insanların vurdumduymaz tavırlarıdır.

                                   Hadi gelin 190 ülkenin nüfusuna detayları ile bakalım.
Afganistan 27.657.145 Doğu Timor 1.167.242 İsveç 9.851.017 Malta 434.403 Sri Lanka 21.203.000
Almanya 82.175.684 Dominik Cumhuriyeti 10.075.045 İsviçre 8.327.126 Marshall Adaları 52.555 Sudan 39.647.621
Amerika Birleşik Devletleri 323.127.513 Dominika 71.575 İtalya 60.665.551 Meksika 122.273.473 Surinam 567.291
Amerikan Samoası 55.599 Ekvador 16.528.730 İzlanda 332.529 Mikronezya 105.830 Suriye Arap Cumhuriyeti 22.399.254
Andorra 72.358 Ekvator Ginesi 1.222.442 Jamaika 2.729.112 Mısır 91.023.393 Suudi Arabistan 31.742.308
Angola 29.784.193 El Salvador 6.520.675 Japonya 126.995.000 Moğolistan 3.088.856 Tacikistan 8.451.600
Arjantin 43.590.368 Endonezya 258.704.986 Kamboçya 15.405.157 Moldova 3.555.159 Tanzanya 50.142.938
Arnavutluk 2.889.167 Eritre 6.130.922 Kamerun 22.709.892 Monako 37.308 Tayland 65.931.550
Aruba 110.292 Ermenistan 2.992.500 Kanada 36.286.425 Moritanya 3.782.701 Togo 6.642.928
Avustralya 24.128.876 Estonya 1.315.944 Karadağ 622.218 Mozambik 26.423.623 Tonga 100.745
Avusturya 8.690.076 Etiyopya 92.205.000 Karayip 6.964.458 Myanmar 52.916.691 Trinidad ve Tobago 1.353.895
Azerbeycan 9.755.500 Faroe Adaları 49.503 Katar 2.617.634 Namibya 2.324.388 Tunus 10.982.754
Bahamalar 373.480 Fas 34.486.536 Kazakistan 17.160.774 Nepal 28.431.494 Türkiye 80.810.525
Bahreyn 1.423.726 Fiji 874.742 Kenya 45.389.112 Nijer 19.865.066 Türkmenistan 5.172.931
Bangladeş 160.800.000 Fildişi Sahili 23.950.475 Kıbrıs 848.319 Nijerya 193.392.517 Tuvalu 10.100
Barbados 274.633 Filipinler 103.242.900 Kırgız Cumhuriyeti 6.079.840 Nikaragua 5.991.733 Uganda 36.560.700
Batı Şeria ve Gazze (Filistin) 4.816.503 Finlandiya 5.487.308 Kiribati 100.786 Norveç 5.210.721 Ukrayna 42.590.879
Belarus 9.498.364 Fransa 64.732.099 Kolombiya 48.747.708 Orta Afrika Cumhuriyeti 4.525.209 Umman 4.414.051
Belçika 11.311.117 Fransız Polinezyası 271.796 Komorlar 717.503 Özbekistan 31.298.929 Ürdün 9.798.000
Belize 377.968 Gabon 1.811.079 Kongo Cumhuriyeti 65.705.093 Pakistan 179.160.111 Uruguay 3.480.222
Benin 10.882.953 Gambiya 1.882.450 Kore 51.245.707 Panama 4.037.043 Vanuatu 272.459
Bermuda 61.695 Gana 28.308.301 Kore Cumhuriyeti 51.245.707 Papua Yeni Gine 8.151.300 Venezuela 31.028.637
Bhutan 768.577 Gine 11.319.323 Kosova 1.807.106 Paraguay 6.854.536 Vietnam 92.695.121
Birleşik Arap Emirlikleri 9.121.167 Grenada 108.580 Kostarika 4.889.762 Peru 31.488.625 Virgin Adaları (ABD) 105.275
Bolivya 10.985.059 Grönland 56.186 Küba 11.239.114 Polonya 37.967.209 Yemen Cumhuriyeti 25.235.079
Bosna Hersek 3.835.645 Guam 162.742 Kuveyt 3.925.487 Portekiz 10.341.330 Yeni Kaledonya 274.579
Botsvana 2.230.905 Guatemala 16.176.133 Kuzey Mariana Adaları 53.305 Portoriko 3.474.182 Yeni Zelanda 4.692.700
Brezilya 206.081.432 Gürcistan 3.719.300 Lebnan 4.424.888 Romanya 19.760.314 Yunanistan 10.783.748
Brunei Darussalam 417.200 Guyana 746.880 Letonya 1.968.957 Ruanda 11.533.445 Zambiya 14.075.099
Bulgaristan 7.153.784 Haiti 10.911.819 Liberiya 4.564.717 Rusya Federasyonu 143.533.000 Zimbabve 14.240.168
Burkina Faso 18.450.494 Hindistan 1.236.686.732 Libya 6.162.356 Samoa 192.126  
Burundi 11.215.019 Hırvatistan 4.190.669 Lihtenştayn 37.622 San Marino 34.006    
Çad 12.448.175 Hollanda 16.979.120 Litvanya 2.888.558 Senegal 14.799.859    
Cayman Adaları 60.413 Hong Kong 7.336.600 Lüksemburg 576.249 Şili 18.191.884    
Çek Cumhuriyeti 10.553.843 İngiltere (Büyük Britanya) 65.382.556 Madagaskar 22.293.914 Singapur 3.933.559    
Cezayir 40.835.602 Irak 36.658.503 Makedonya 2.071.278 Sırbistan 7.058.322    
Cibuti 859.652 İran 79.685.926 Malavi 16.832.910 Slovak Cumhuriyeti 5.426.252    
Çin 1.371.220.000 İrlanda 4.761.865 Maldivler 350.093 Slovenya 2.064.188    
Croatia 4.190.669 İspanya 46.445.828 Malezya 31.660.683 Solomon Adaları 639.157    
Danimarka 5.724.456 İsrail 8.380.149 Mali 17.319.000 Somali 10.195.134    

Tam 10 tane Türkiye açlık ve sefalet içinde dünyada yaşamını sürdürmek zorunda kalıyorken birde dünyanın en zenginlerine bakalım, Bloomberg verilerine göre dünyanın 500 zengininin serveti 5 trilyon 900 milyar dolar.

Kim bu 500 zengin? 500 kişiyi elbette yazmayacağım biz ilk 10 kişi ile yetinelim.

Jeff Bezos – 116 milyar dolar
Bill Gates – 113 milyar dolar
Bernard Arnault – 106 milyar dolar
Warren Buffett – 89.1 milyar dolar
Mark Zuckerberg – 79.4 milyar dolar
Amancio Ortega – 76.6 milyar dolar
Larry Page – 65.2 milyar dolar
Sergey Brin – 63.3 milyar dolar
Charles Koch – 62.1 milyar dolar
Julia Flasher Koch – 62.1 milyar dolar

Hemen Hindistan’a bakalım; Gsyih 1581 $ milli gelir 2 trilyon 73 milyar $ nüfus 1.236.686.732

Rakamlara baktığımızda dünya zenginlerinin teknoloji ile yollarının kesiştiğini görüyoruz lakin ben ısrarla bunun böyle olmadığını düşünüyorum, dünya petrol savaşları sürekli gündemde olmasına rağmen dünyanın sonunun su savaşları ile olacağını ve en değerli şeyin su olacağını savunanlardanım ve biz bu treni’ de maalesef kaçırdık.


Su söz konusu olunca adaletten söz etmek maalesef imkansız, Sümerlerden bu yana su konusunda büyük ihtilaflar olmuş ve kazananlar her zaman gücü elinde bulunduranlar olmuştur, bununla ilgili harika bir ata sözü.

’Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimi su bulamaz içmeye’’

Enbiya suresi 30. Ayetinde Allah (cc) “İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? hâlâ inanmayacaklar mı?’’ derken aslında Kur’an-ı kerim bir çok ayetinde bize suyun hayatımızdaki önemini çok açık anlatıyor.

Medeniyetlerin gelişmesinde yerleşim yerlerin kurulmasında büyük önem kazanmış nehirler, göller ve yer altı kaynaklarımız birilerine peşkeş çekilip satılıyor bunun farkında mısınız?   Ben farkında olmayanlar için birkaç örnek vereyim, Manavgat, Bursa, Sakarya, birkaç örnek Kimlere satıyoruz başta İngiltere, Almanya, Arap ülkeleri hatta İsrail.

Birleşmiş milletlerin giderek daha fazla temiz suya ihtiyaç duyulduğu gerçeğini gündeme taşımak için 22 Mart 1993 tarihini Dünya su günü olarak ilan ettiğini biliyor muydunuz?

Dünyanın %70’ i su ile kaplı olmasına rağmen bu suların sadece %2,5 i tatlı su, sıkı durun o %2,5 luk orana kutuplar ve yer altı suları dahil. Yani şarıl, şarıl akan derelerimiz ileride akmayabilir, saatlerce altında yıkandığımız banyolarımızdaki musluktan sular akmayabilir.

Bu arada 130 ülkenin sularına talip olup yer altı sularını ambalajlayıp dünyaya satan firma maalesef bizim su kaynaklarımızda hızla tüketiyor, ambalaj, işçilik ve navlun maliyetlerinin yüksek olmasına rağmen dünya su pazarının lideri bu firmanın amacı sizce ne olabilir?

Küresel değişimlerle birlikte temiz içme suyu arz/ talep oranı önümüzdeki yıllarda ciddi değişimlere uğrayacaktır, insanoğlu suyuna sahip çıkmazsa su savaşları kaçınılmaz olur, bunu fark eden bazı ülkeler deniz suyunu arıtmaya başladılar biz ise suyumuzu dünya ülkelerine satmaya devam ediyoruz.

2019 yılında tüm dünyada 760 milyon ton ekmeklik ve makarnalık buğday üretildiği tahmin ediliyor, 2019 yılında hiç olmadığı kadar buğday ithal eden Türkiye’nin tarım süreçlerini gözden geçirmesi aksi durumda 2023 yılından sonra ciddi sorunlarla karşılaşacağı ortadayken kafasını kuma gömen insanların rakamlarla arası iyi olmasa gerek.

Korona virüsün gündeme gelmesiyle birlikte yiyeceklerimizin ve suyun önemi bir kez daha ortaya çıktı size http://tarimsalistatistik.com sitesini ziyaret etmenizi tavsiye ediyorum, istatistikleri gördükçe harika bilgilerin yanı sıra, biz neden fındık gibi ürünleri işleyip satmıyoruz demekten kendimi alamıyorum.

1980 sonrası Türkiye tarım politikaları ile yetinemeyenlere 14. yüzyıldan yani Osmanlıdan bu yana derin bir inceleme yapmalarını öneriyorum, dünya tarım politikaları konusunda birçok makaleye internet üzerinden açık kaynak olarak ulaşabilmek mümkün benim ısrarla önerim www.dergipark.org.tr müthiş bilgiler elinizin altında.

Müsaadenizle konuyu toparlayıp son noktayı koyalım, ölü vicdanlar için yapabileceğimiz çok bir şey olmadığını hepimiz biliyoruz.

Ölüm korkusuna kapılan Dünya liderleri, dün az gelişmiş ülke halklarının feryadını duymazlarken bu gün ölüm korkusu ile evlerinden çıkamaz oldular, dünya ekonomisi çöktü, hatta uğruna savaşlar verilen petrol hiç olmadığı kadar ucuzladı, yarında ne olacağı belirsiz.

Şimdi ne olacak diyenler 14. Yüzyılda ne olduysa yine aynısı olacak, Yaradan müsaade ederse İnsanoğlu bununda üstesinden gelecek ve hayatına devam edecektir, 14. Yüzyılda kara veba yine Çin’ den yayılmış ve 75/200 milyon insanın ölümüne neden olmuştu.

Bu Resim size neyi hatırlatıyor

Bir zamanlar dünya bu kare içinde yaşanan dram hakkında sessiz kalmıştı.

Şöyle bir düşünün kapınızın önüne koymuş olduğunuz milyonluk arabanız orada dururken siz evinizde rahat içinde çocuklarınızla oturabiliyorsunuz.

Oysa adına insan dediğimiz sizinle aynı kaderi paylaşmayan kişiler sokakta sizin atıklarınızla karınlarını doyurup buna da çok şükür diyebiliyorlarsa dünya hala bu insanların yüzü suyu hürmetine dönmeye devam ediyordur kanaatindeyim.

Bu gün Suriye’de dün dünyanın farklı ülkelerinde o kadar çok masum insan ve çocuk ölürken neden insanlık bu drama sessiz kaldı?

Bu soruyu vicdanlarınıza bırakıyorum, savunma amaçlı alınan silahlara harcanan paraların insanlığın gelişmesinde kullanılacağı çocukların açlıktan ölmediği huzur dolu bir dünya sabahına uyanmak ümidiyle.

Sevgiyle kalın…

Corona

Evde Kal Türkiye

Aslında insanlar ölümden yada corona virüsünden korkmuyor, yarın ne olacak belirsizliğinden korkuyor, Pazartesi neden işe gitmek zorundayız, bunu bilen ya da işe neden gitmememiz gerektiğini söyleyecek birisi var mı ? Devlet büyüğü çıkıp 14 gün ev izini veriyorum valilik özel izini olmadan kimseyi sokakta görmek istemiyorum deseydi ve aile başı 3 bin TL hesabınıza yatsaydı evden çıkar mıydınız?

Okumaya devam et

8 Mart

Eşit miyiz, eşit olmak istiyor muyuz diye yazmıştım daha öncesinde, aslında konunun özü sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma, malum hepimizin etrafında kadınlar var, siz kızınıza, karınıza, bacınıza yada Annenize yapılmasından hoşnut olmadığınız şeyleri başkasına yapmazsanız zaten yaşadığınız dünya cennet olur.

Okumaya devam et

ARAF

Patronlar neden kötü yöneticilere katlanırlar.
Ne demişti Alice?

Hangi yoldan gideyim?

Tavşan; Nereye gittiğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yoktur.

Öncelikle amacınızı belirlemeli sonrada çok çalışmalısınız, hiçbir zaman başarı tesadüf değildir.

Seni Hayallerine ulaştıracak en önemli şey; ‘’CESARETİNDİR’’

Yandex aramalarına karmaşık yol yazdım çıkan cevap,

Bu seferki yazımız biraz karmaşık olsun istedim, oradan buradan yazalım, içinde lojistik olsun, depo olsun, patron olsun, işini doğru yapmayan yönetici olsun, sevgili olsun, saha olsun, mesleğimiz gereği karmaşa olsun, unutmayın kaptan fırtınalı havada belli olur, yoksa 70 lirası olan her Türk Cumhuriyeti vatandaşına gemi kaptanı belgesi zaten veriyorlar.

Lojistik mesleğine gönlü kaymış olan sevgili gençlerle konuya başlayalım, bu yola girerken neyi düşünüp yarınınızı nasıl hayal ettiniz?

Yoksa ismi cazip geldi bende Lojistikçimi olayım dediniz?

Ya da puanınız hasbelkader bu bölüme mi yetti?

Bir ömür içinde olacağınız bu kıymetli mesleği bilinçli isteyerek seçmiş olmanız durumunda başarılarınızın daim olacağını söylemek isterim, başarı merdivenlerine tırmanmak için ihtiyacınız olan şey günün 25 saati ve özveri, gerisi zaten teferruat.

Saat kavramını unutmanız sizin için en hayırlısı olacaktır, saatle bir işiniz varsa lojistik size göre olmayabilir, durun saat kavramını unutun derken sevdikleriniz ve kendinize ayıracağınız zamandan bahsetmiştim, yoksa saat sizin olmazsa olmazlarınızın başında gelir.

Sevgiliniz var ve flört zamanındasınız, malum sevdiğiniz kişi ilgi ister alaka ister sizi tanımak sizinle zaman geçirmek ister, mesai saatinin bitimine çok az bir zaman kala kargo şirketinin aracının gelmediğini düşünün, telefonunuz çalıyor sevgiliniz heyecanlı bir ses tonuyla akşama sinemaya gidelim mi diye size bir soru yöneltiyor, zaten üretimi 3 gün geçmiş ve haftanın son günü size sevk edilmek üzere verilmiş o paleti sevk etmekten başka hedefinizin olmadığı zaman dilimindesiniz.

Ruh haliniz ortada telefonu bir an önce kapatıp ambarı, sorumluyu, nakliyeciyi birilerini arayıp ‘B’ ‘C’ ‘D’ planını devreye alıp o paleti aldırıp müşteriye teslim etmekten başka hangi önceliğiniz olabilir?

İster istemez ses tonunuzdan mütevelli karşınızdaki kişinin heyecanı bir anda yok oluyor, senin çok işin var işin bitince ara deyip telefonu kapatıyor, bu en sıradan yaşayacağınız bir örnek vakaydı, düşünün bakalım ‘çaresizsiniz’ ne yapardınız?

Yapılacak çok bir şeyde yok aslında, sipariş zamanında açılsaydı, ham madde zamanında temin edilmiş olsaydı, müşteriye teslim zamanı 1 hafta sonraya verilmiş olsaydı, üretimde işini doğru ve zamanında yapmış olsaydı zaten sorunda kalmamış göbeğinizi kaşıyarak kahvenizi içtiğiniz yerden teslimatı yaptırıp sevgilinizle akşam sinemaya gitmiş olurdunuz.

Şöyle bir düşünün sorun olmazsa, iyi lojistikçi olduğunuzu kim nereden bilecek?

İnanın bu sorunlar bir çok şirketin çözüme kavuşturamadığı genel sorunlar, süreçleri tamamlayan şirketler başarılı tamamlayamayanlarda başarısız oluyorlar, şikayet sitelerine bir bakın derim şikayet edilmeyen bir firma karşınıza çıkacak mı?

Biz gerçeklere dönelim, ya kargo şirketi gelip o paleti alacak ya da siz şirket aracı ile o paleti kargo şirketine götüreceksiniz bunun başka yolu yordamı yok.

Ölçmezseniz yönetemezsiniz, şirketinizde KPİ soran yoksa ve bu sorularla muhatap olmuyorsanız parmağınızı çıtlatıp sorunları çözüp günü kurtarmaya devam edin, herkes tarafından sevilir başarılarınızla öğünürsünüz.

Birkaç tane kilit performans göstergesi yazalım, (KPİ)

Sipariş bekleme süresi siparişin depoya geldiği andan sevke hazır hale gelmesine kadar geçen süre / birim sipariş kalemi.

Bu ne demek sevk emri/ sipariş depoya geldikten sonra SKU başına geçen adam saat süresi böyle bir raporlama sisteminiz varsa size kimse bu ürün neden sevk edilmedi diye soramaz.

Fatura bedeli kdv öncesi navlun maliyeti.

Bu ne demek fatura başına navlun maliyet giderlerinizi görüp gerekli önlemleri almanızı gerektiren detaylar.

Hadi bir örnek verelim A noktasında üretim yapan 2 farklı firma B noktasına satış yapıyor, tuz üretimi yapan firmanın araç içi kdv öncesi fatura bedeli 30 bin lira olsun, Televizyon üreten firmanın da araç içi kdv öncesi fatura bedeli yüz bin lira olsun, şimdi iki firmada B noktasına yolladıkları ürün için aynı navlun bedelini ödemelerine rağmen navlun maliyetleri eşit mi?

Elbette hayır, e o zaman mali değeri tuz, soda gibi ürünleri üreten firmalar üretim yaptıkları bölge dışında rakiplerinle nasıl rekabet edecekler?

Siz üretim yaptığı bölge yakınına navlun maliyeti düşük olduğu için sodayı daha ucuz satan firma gördünüz mü?

Sistemsizliğin içerisinde sistem nidaları atarsanız, karanlıkta bilmem kaç kilometre öteden görünen sigara ışığı gibi göze batar hedef tahtası haline dönüşürsünüz.

Daha bu bir başlangıç, her bölümün işi öyle ya da böyle lojistik, depo ile mutlaka kesişir ve hep dakikaların bittiği tahammül sınırlarının kalmadığı nokta olur, zaman bizim için iki kere hızlı geçer dersek hiç abartmamış oluruz, siz, siz olun sorunun değil çözümün bir parçası olun demeyi çok isterdim lakin kurallar yoksa eğildiğiniz kadar başarılı gösterilirsiniz, böyle olunca da çözümün parçası olmaktan çıkıp görmezden gelmenin çözüm olmadığı gerçeği ile yüzleşmiş olursunuz.

Birazda şirketlerin yatak odası diye tabir ettiğim depolarına girelim, 2020 senesi ’de avuçlarımızın içinden akıp gidiyor ve yılın ilk ayının son günüde bitti birçok şirketteki dostlarla bilgi alışverişi yapıyoruz, envanterine sahip çıkamayan birçok şirket bu senede olmadı seneye diyerek 2019 yılını, zararının boyutunu bilmeden kapattı.

Stok devir hızı, stok maliyetleri, kayıp kaçak oranları, reçetelerin doğru olmaması gibi onlarca sebepten dolayı zarar eden işletmeler zararlarının farkında değiller.

Sihirli kelimeyi yazıyorum hazır mısınız?

‘’Sistem’’ Gri alanların ortadan kalktığı bir sistem kurmazsanız başarılıda olamazsınız, iki kefeli bir terazi düşünün dengeyi kuramazsanız terazinin her zaman bir kefesi aşağıda kalıp sizi yavaşlatacaktır, yaptığınız işin ekip işi olduğunu düşünüyorsanız en zayıf halkanız kadar güçlüsünüz lafını unutmadan o zayıf halkanın kuvvetlenmesi için çalışmalarınızı aralıksız sürdürmelisiniz.

Benim ihtisas alanım depo; hani şirketlerde sürekli paspas gibi üzerine basılıp geçilen, çalışanlarının değersiz görüldüğü, zaman kavramının olmadığı kural tanınmayan yer var ya, önüme gelene 25 yıldır oranın yatak odası olduğunu ahbap çavuş ilişkisi ile yönetilemeyeceğini, depo yöneticisinin sahada olması gerektiğini, korku ile değil saygı ile yönetilen depoların şirketlerinin daha çok başarılı olduğunu anlatıyorum.

Sadece depo işleyişini mi anlatıyorum elbette hayır, maliyet muhasebesini, depo yöneticisinin birden çok şeyi bilmesi gerektiğini, sürekli kanunlarla işimiz olduğu için kanunları yakından takip etmeyi, en küçük hatanın ölümle sonuçlanabileceği gerçeğini, karanlık fabrikaları, yalın üretimi, teknoloji 4.0 nedir, ne işimize yararı, 5S neden üretim yapan şirketlerde önemli ve fason işleyişini.

Fason işleyişi için çok güzel bir benzetmem vardır.

Elmanız, şekeriniz, boyanız, poşetiniz ve tahtanız var, bunları birkaç noktadan tedarik edip elmalı şeker yapıyorsunuz peki ham madde ve stok takibini nasıl yapacaksınız?

Üretim sonu kaydı (ÜSK) doğru şekilde yapılmalı, reçeteleriniz doğru olmalı ki kurduğunuz sistem işlesin, hangi ürünü nereden tedarik ettiğinizin yada elmalı şekeri nerede yatırdığınızın bir önemi yok, müşteri elmalı şeker ile ilgileniyor,gerisi teferruat.

Neyse biz mesleğimize dönelim, çünkü bunlar bizim gerçekten üzerimize vazife değil.

Zaten anlatıyorum da ne oluyor?

Gri alanlar olduğu sürece benden şu iki benzetmeyi sürekli duyarsınız.

1-Davul sizde tokmak başkalarında olduğu sürece, tokmak sahibi istediği zaman davulu çalmak ister, davulu tokmağa götürdüğünüz sürece sorundan kimse bahsedemez.

2- Eğilmenin sonu yok, istenilen her şeyi istenildiği zaman diliminde verirseniz kimse sizden şikayetçi olmaz.

Bunları yaptığınız sürece kaybeden tarafın şirketiniz olacağını sanıyorum biliyorsunuzdur.

Birazdan patronlar neden kötü yöneticilere katlanır, çalışanın işi, çalışmayanın maaşı neden artar onlara da değineceğim.

2020 yılında stoklarınıza daha fazla önem verip, doğru zamanda doğru stok yönetimi yaparsanız ve kuralları oyunu kurmadan önce kurgularsanız şirketiniz sattığından çok daha fazlasını kazanacaktır.

Tarafımdan yaşanan binlerce vakadan birisini hemen paylaşalım, tedarikçi şirkete aracını gönderir her zaman olduğu üzere 1 forklift 3 personel ile şirketin tüm gelen ürünlerinin alınması, ürünlerin tasnifi, üretime verilmesi, üretimden gelen ürünlerin stoklanması, sevk edilecek ürünlerin etiketlenmesi, irsaliye kesilmesi gibi işleri yapmakla görevli depo bölümü gelen aracı 10 dakika bekletir, birileri telefonla sizi arar, aracı boşaltmanızı emri vaki söyler hatta hakaret eder ve siz hiç bir şey yapamazsınız.

Neden mi?

Standartlarınız yoktur, gri alanlarınız çoktur, zamanı geçmiş bir üretime yetişmesi gereken ürünler gelmiştir ve sevkiyat çoktan gecikmiştir.

Sonuç olarak ekmeğinizin uğruna sineye çeker yolunuza devam etmek zorunda kalırsınız, oysa kuralları olan şirketlere mal teslimatı yapmak için günler evvelinden randevu almanız gerekir ve o randevu saatinden önce aracınızın orada olmasına rağmen asla o saatte ürünü teslim edemediğiniz için ambar yetkilileri sizi sürekli aramaları gerekir, aracı bekletseniz problem malı çekseniz problem çözüm mecburen eğilmek zorunda bırakılırsınız.

Değerinizi siz belirliyorsunuz, müşteri kaybederim endişesi şirketinizi öyle bir duruma getiriyor ki adeta Araf’ta kalıyorsunuz.

Sahi şirketlerde depolar neden Araf ta?

Öncelikle Araf neydi ona bakalım, Kısaca özeti arada kalmak diyelim ve yazımıza devam edelim.

Bunun cevabını anlamak için önce bir patronun çarığını giyip biraz yürüyelim bakalım, çarık ayağımıza bol mu gelecek, yoksa ayağımızı vuracak, yürümekten mi vaz geçeceğiz, yoksa ayağımızın su toplamasına rağmen yolumuza devam mı edeceğiz?

Patron diye tabir edilen insanlar neden paralarını risk edip, emek harcayarak şirket kurarlar?

Şirket kurmak için yola çıkan yatırımcılar farklı alanlarda hizmete talip olabilirler, lakin ortak noktada buluştukları tek gayeleri vardır oda kar etmek.

Şirketin hangi bölümünde ne pozisyonda olursanız olun işletmeye değer katmıyorsanız işletme içerisindeki varlığınız eninde sonunda sorgulanıp sonuçlarına katlanacağınız durumla karşılaşmanız kaçınılmaz olur.

En önemli maliyetlerden bir tanesi stok bir tanesi insan diğeri lojistik giderleridir, müşteri yani hizmeti satın alan bizler ürüne ne kadar para ödersek ödeyelim o navlun parası diye tabir ettiğimiz ücreti hiç ödemek istemeyiz.

 İşini bilen iş profesyonelleri (Pazarlamacılar) şu kadar ürün alırsanız kargo ücreti bedava diye size cazip tekliflerle gelseler’ de işin aslı vergiler dâhil tüm maliyetler müşterinin yani nihai ürünü alan bizlerin cebinden çıkmak durumundadır, asla unutmayın bedava peynir sadece fare kapanında olur…

 Siz fark edersiniz etmezsiniz tamamen sizlere kalmış…

Birazda satın alma bölümünü ele alalım.

Satın Alma aslında uzmanlık gerektiren çok kapsamlı bir iş, şirketlerin tüm satın almalarını bir birime yaptırdığınızda farkında olmadan şirketi ya da diğer değimle müşteriyi zarara uğratmış olursunuz.

Lojistik için hizmet satın alma işini yapan kişiler işin içinden gelen, maliyet hesaplaması yapabilecek, ürün fiyatının % kaçını Lojistik hizmetleri için ayrılacağını, ürünün hangi bölgeye kiminle sevk edileceğini, hangi ürünün hangi şartlarla sevk edileceğini çok iyi biliyor ve analiz ediyor olması gerekmekte.

Hani demiştim ya patronlar neden kötü yöneticilere katlanır bunu henüz çözebilmiş değilim, patronunuz çok iyi bir insan olabilir lakin o işletmenin ayakta kalabilmesi ve sonraki kuşaklara aktarılması için patronunuzun iyi bir insan olmasının yanında gemiye çok iyi yön verebilme kabiliyetinde olması ve en önemlisi adil olması gerekmektedir, yanlı bir patron iyi bir insan olmasına rağmen işleri iyi yönetemediği için şirket eninde sonunda zarar etmeye mahkumdur, zarar eden bir işletmeyi kim ne yapsın?

1950 yılından sonra kurulan şirketlerin çoğu büyük arsalara sahip marka değerleri olan holdingler olmalarına rağmen, aile şirketleri olmalarından dolayı iç dinamikleri köy bakkalı tadından öteye gidememiştir, patronlar bu günkü bilgi deneyim ve birikimlere şirketlerini kurdukları zaman sahip olsalardı şimdiki Türkiye zaten bu durumda olmazdı.

Patronlar neden kötü yöneticilere katlanırlar sorusunun cevabı da aslında burada saklı diyebiliriz, kansere dönüşmüş personel, patron ilişkileri şirketleri her zaman yavaşlatmakta patronlar radikal kararlar alıp kanserli hücreyi bedenden ayırmak mecburiyetindeler yoksa yarınlarımızın dünümüzden farkı olmaz.

Hadi konuyu toparlayalım,

*Ne iş yaparsanız yapın mutlaka hedefiniz olmalı.

*Kurallarınız olmalı ve vicdan terazinizi dengede tutmalısınız.

*Yaptığınız iş için mutlaka eğitim almalısınız.

*Analiz kabiliyetlerinizi geliştirip hızlı aksiyonlar almalısınız.

*Sorumluluk alıp verdiğiniz kararların arkasında durmalısınız.

Nihayetinde her insanın işletme sahibi olması beklenemez, ama her işletme sahibinin adil bir yönetici olması beklenilir, yönetici ile idareci arasında ciddi farklar vardır, yönetici sorunları önceden sezip bertaraf eden bilgi birikim ve deneyimlerini sahaya yansıtıp biz olmayı başaran kişilere denilirken, idareci kapısına her geleni dinleyip insanları ön yargıları ile yönetip çıkan sorunlarda bir kenara çekilip sorunların bitmesi için herkese şirin gözüken kişiye denilir.

Asla unutmayın açık denizlerde rüzgârın nereden estiğinin önemi yoktur önemli olan yelkene rüzgârı nereden alacağınızdır, zaten yelkene yön verende rüzgâr değil geminin kaptanıdır.

Sevgiyle kalın.